ALİ BİN EBU TALİB (KV) KİMDİR?
Cevaplanması en zor, hatta bizim için imkânsız olan sorulardan birisidir, bu soru. Allah ve Resulü'nden ve mutahhar eşi ve evladından gayrı kimdir ki bu sorunun cevabını hakkıyla vermiş olsun?! "Ya Ali, seni Allah'tan ve benden başka kimse hakkıyla tanımamıştır" buyurduğuna göre Resul-i Kibriya (s.a.a), Ali'yi ancak Ali'nin Allah'ın-dan ve Allah'ın Resulü'nden öğrenmek gerekir.
Bu yüzden, Allah'a tevekkül ederek ve ondan yardım dileyerek, Kur'ân ayetlerinde ve Peygamber sözlerinde tecelli eden Ali simasını bir nebze de olsun hak ve hakikat taliplerine ve Ali âşıklarına göstermeyi amaçlamış bulunuyoruz. Ama yine de itiraf ediyoruz ki, elinizdeki çalışma, deryadan damla bile değildir. Menâkıb-ı Ahmed b. Hanbel'de ve diğer bir çok kaynakta nakledildiğine göre Allah Resulü şöyle bµyurmuştur: "Şayet ağaçlar kalem, denizler mürekkep olsa, cinler hesap etse, insanlar da katip olsalardı, Ali b. Ebî Tâlib'in faziletlerini sayıp bitiremezlerdi!"
Meşhur bir âlim ise şöyle diyor: "Ali'nin dostları korkularından onun faziletlerini saklamaya mecbur kalmışlardır; düşmanları ise daima kin ve düşmanlıklarının bir gereği olarak, onun faziletlerini hasıraltı etmeye çabalamışlardır; ama buna rağmen onun faziletleri, doğu ve batı arasını doldurmuştur." Bir de saklanmasaydı ne olurdu acaba?
En güzel veladet: Allah'ın evinde doğan tek insan odur.
En güzel ad: bir çok rivayete göre Ali adı Allah adından türemiş bir addır.
En güzel muallim: Hz. Ali (sa), İslam Peygamberi(sav)'in elinde yetişen biriydi.
En güzel sözler: bir çok önde gelen alimin tabiri ile Nahc'ul Belağa, Kuran'ı Kerim'in kardeşidir.
Allah'ın evinde kutlu doğum:
Mekke kenti haram aylardan biri olan Recep ayında Allah evini ziyarete gelenleri ağırlıyordu. Ziyaretçiler kendilerine özgü üslup ve adabı ile Allah evinin etrafında tavaf ediyordu. Kimi tanrısına sesleniyor, kimileri de putlara. Ve o gün Recep ayının 13'ü, Cuma günüydü. Kabe'nin etrafında büyük bir kalabalık toplanmıştı. Bu kalabalığın arasında putların yerine Allah'a ibadet eden bir tek kadın vardı. Şirk ve küfür bu kadının ruhuna musallat olamamıştı. Bu kadın Hanif dinindendi, yani atası Hz. İbrahim (sa)'nın izleyenlerindendi. Ve o da Kabe'nin etrafında tavaf ediyor ve Allah'tan doğumunu kolaylaştırmasını diliyordu.
Bu kadın Esed Bin Haşim'in kızı Fatıma idi ve üstelik o sırada karnında bir bebek taşıyordu. Ve kader bu bebeğin mübarek ve istisna bir doğumla dünyaya ayak basmasını belirlemişti. Allah'ın evinde doğmak.
Fatıma Allah'a ibadetle meşguldü. Birden ağır bir acı hissetti. Fatıma bu acıyı tanıyordu. Çünkü bu onun 5. bebeğiydi ve daha önce de 4 kez benzer bir acıyı hissetmişti. Fatıma ızdıraba kapıldı. Kalabalık arasında sürükleniyor ve tavaf ediyordu. Acıyı hissetmeye başlayınca durdu, ama kalabalık onu sürüklemeye devam etti. Acı her an ağırlaşıyor ve doğum anı yaklaşıyordu.
Fatıma yüce Allah'ın kendisine ve bebeğine nasıl bir kader belirlediğini bilmiyordu. Acı içinde kıvranan Fatıma sığınacak bir yer arıyordu. Hani halkın gözünden ırak kalacak bir yer, ve işte tam o sırada Kabe kucağını açtı. Fatıma Kabe'ye girdi. Ve ilahi takdir Allah yolunda yaşayacak adamın Allah evinde onurlu yaşamına ayak basmasını belirlemişti. Adını Ali koydular. Ve Ali ile birlikte bir başka varlık da varlık buldu. Çok değerli, kıymetli ve nadir bir varlık, toplumların saadet sırrı olan varlık, öyle bir varlık ki o dönemde çok zor bulunuyordu. Evet, dünya o dönemde ne adaleti biliyor, ne de tanıyordu. Ali'nin kutlu veladeti bir başka veladetle birlikte oldu, adaletin doğuşu.
Bir insanın soyu ve ırkı, onun insani yapısı ve kişiliğinin oluşmasında etkili olan önemli etkenlerden biridir. Kuran'ı Kerim ve rivayetlerde belirtildiği gibi ve masum imamlar ve psikoloji biliminin vurguladığı gibi insanlar bir çok özelliklerini ve huylarını veraset yolu ile kazanır. Hz. Ali (sa)'nın en seçkin özelliği, hepsi fazilet ve iyi ahlakla ün yapan mutahhar bir soydan gelmiş olmasıydı. Hz. Ali'nin annesi ve babası Haşim hanedanına mensup kişilerdi ve bu aile ahlaki fazilet ve insani sıfatlar bakımından Arap ve Kureyş kavimleri arasında ün yapmıştı. Cesaret, deha ve zeki olmak, bu hanedanın diğer seçkin özellikleriydi ve tüm bu özellikler Hz. Ali (sa)'da doruğa ulaştı.
Ali'nin babası:
Asr-i saadet döneminde büyük rol ifa eden şahsiyetlerden biri hiç kuşkusuz Hz. Ali (sa)'nın babası ve İslam peygamberi (sav)'in muhterem amcası Hz. Ebutalib idi. Hz. Ebutalib, Mekke'nin önde gelenlerinden ve Haşim hanedanının lideri Abdulmuttalib'in on evladından biri idi. Abdulmuttalib cömertlik, keramet ve tevhid dini yolunda fedakarlık yapmakla ün yapmış biriydi.
Abdulmuttalib'in vefatının ardından Ebutalib, İslam peygamberinin sorumluluğunu üstlendi ve İslam peygamberi risalet makamına kavuştuktan sonra tevhid inancını tüm dünyaya yaymak olan İslam peygamberinin mukaddes amacı uğruna tüm varlığı ile fedakarlıklar yaptı, öyle ki ölünceye dek Muhammed'in yolunu savunacağım demişti. Ebutalib bi'set'in 10. yılında 64 yaşındayken hayata gözlerini yumdu. Hz. Ali (sa) da çocukluk çağından itibaren böyle bir insanın elinde yetişti.
Hz. Ali (sa)'nın annesi, Esed Bin Haşim kızı Fatıma idi. Bu kadın İslam peygamberine iman eden ilk kadınlardan biriydi ve Resulullah efendimizin çocuk döneminde ona bakan kadındı. Bu yüzden İslam peygamberi bu büyük kadına saygı göstermenin yanı sıra ondan anne tabiri ile söz ederdi ve hatta Fatıma'nın vefatı sırasında çok üzülmüş ve kendi gömleği ile naşını örterek cenaze namazını kıldı ve şöyle buyurdu: onu yaşatan ve öldüren Allah'tır. Ey yüce Rabbim, benim ve benden önceki tüm peygamberlerin hakkına annem Esed kızı Fatıma'yı bağışla ve merhametini esirgeme ve konumunu yücelt. Sen rahim olanların en rahimisin.
Ali'nin künyesi:
Arap kültüründe künye, kişiye adından başka verilen lakabıdır ve bu adla ün yapar. Gerçekte lakap, kişinin iyiliğini veya kötülüğünü anlatmak içindir. Hz. Ali (sa)'nın bir çok lakabı vardır ve hepsi de istisnasız hazretin iyiliğine işaret eder. Bu lakaplardan bazıları şöyledir:
Yasubeddin ve Yasubelmüminin: Ehli sünnet'in önde gelen büyüklerinden İbni Ebil Hadid şöyle anlatıyor: Bu iki lakabı, İslam peygamberi (sav) iki yerde Hz. Ali'ye vermiştir. Bir keresinde hazrete Yasubeddin, yani dinin maliki ve reisi ve hakimi lakabını verdi. Ve bir başka yerde de hazrete Yasubilmüminin, yani müminlerin reisi ve büyüğü dedi.
Hz. Ali (sa)'nın bir başka lakabı da Murtaza'dır. Bunun anlamı ise hazretin tavır ve davranışlarının Allah ve resulü tarafından hoş karşılanan demektir.
Hz. Ali (sa)'nın diğer lakaplarından Esedullah, Haydar, Kaşif'ul kerb'e değinebiliriz.
Adın, gökyüzüne ziynettir,
Ruhun, İbrahim’e fıtrattır,
Nurun, Kevser’e itrettir,
Ayım ol, güneşim ol Ya Ali!.....
Aşkınla pervanedir meleküt alemi,
Derdinle divanedir müslüman alemi,
Zikrindir Tevrat’ın, İncil’in kalemi,
Ayım ol, güneşim ol Ya Ali!.....
“Natık-ı Kur’an” demiş sana Habibullah,
Velayetini kalesi bilmiş yüce Allah,
Künyendir arşı titreten Esedullah,
Ayım ol, güneşim ol Ya Ali!.....
Dünyada Faruk-u Ekbersin,
Ukbada Cennetle Cehennemi bölensin,
Cihadda “ALLAHU EKBER!” sesisin,
Ayım ol, güneşim ol Ya Ali!.....
Mehdi ŞAHİN